Neden 20Hz in altini duyamiyoruz?

Başlatan z, 29 Haziran 2014, 11:22:17

z

#15
Dalga boyu ile kulaklik capinin ne alakasi var?

50Hz i kulaklik cok rahat veriyor.

Dudaklarimiz kac metre?
Bana e^st de diyebilirsiniz.   www.cncdesigner.com

trgtylcnky

Soruya şu cevap olabilir: Bildiğimiz kadarıyla titreşimler salyangoz adı verilen organda ses sinyaline dönüşüyor. Çok eskiden bir yazıda salyangozun farklı bölümlerinin farklı frekansta titreşimlere duyarlı olduğunu okumuştum. Şimdi düşününce şöyle bir açıklama mantıklı geliyor: salyangozun her bölgesi farklı bir frekans için rezonans boşluğu görevi görüyor. Yani baş kısımları kalın seslere duyarlıyken sonlara doğru bu duyarlılık inceliyor. Belki de 20 Hz altı ve 20 KHz üstü seslere denk gelen yerde sinir yoktur ya da bu frekanslarda rezonans yapan bir bölge yoktur.
Düşünsenize, bu aslında ekseni zamandan frekansa dönüştürmek değil mi?

Mr_YAMYAM

Alıntı yapılan: t2 - 29 Haziran 2014, 16:44:36
Sesin dalgaboyunu hesaplamak,
Hız = frekans x dalgaboyu
formülünden..

Buradan 20hz dalgaboyunu hesaplayalim.
Kulaklık, kendinden çok daha büyük dalgaboyuna sahip sesi cikarabilir mi?
Ceptelefonundan çıkacak davul sesi gibi olur. yani çıkmaz. Zayıf da olsa çıksın desen yine olmaz. Boyut yetersiz.

Peki kulakliktan duyulan 50hz şebeke gürültüsü gerçek değil midir? Bence değil. Onun harmonigi olsa gerek
Yanlış varsayım :D
Ses, kulağa etki eden HAVA TİTREŞİMLERİ ve, ses seviyesi ise HAVA BASINCI'dır. (Birimi BAR olup kulak için mikro barlar seviyelerindedir)
Burada tartışılan bilimsel konu ise 10-20Hz gibi alçak frekanstaki titreşimlerin kulak, (duyum organları) ile algılanabilmesi için gereken kriterlerdir. (Ses basınç seviyesi)
Bir kulaklığın  düşük frekanslardaki titreşimleri göz ile gözlemlenebilir. Ancak duyum organları ile işitilebilmesi için belli bir seviyede oluşturulması gereklidir.

z

#18
Alıntı yapılan: trgtylcnky - 29 Haziran 2014, 17:01:42
Soruya şu cevap olabilir: Bildiğimiz kadarıyla titreşimler salyangoz adı verilen organda ses sinyaline dönüşüyor. Çok eskiden bir yazıda salyangozun farklı bölümlerinin farklı frekansta titreşimlere duyarlı olduğunu okumuştum. Şimdi düşününce şöyle bir açıklama mantıklı geliyor: salyangozun her bölgesi farklı bir frekans için rezonans boşluğu görevi görüyor. Yani baş kısımları kalın seslere duyarlıyken sonlara doğru bu duyarlılık inceliyor. Belki de 20 Hz altı ve 20 KHz üstü seslere denk gelen yerde sinir yoktur ya da bu frekanslarda rezonans yapan bir bölge yoktur.
Düşünsenize, bu aslında ekseni zamandan frekansa dönüştürmek değil mi?

Kulak salyangozunda ses frekans bilesenlerine ayriliyor (aynen spektrum analizer gibi) daha sonra her bir bilesen beyne ayri ayri iletiliyorsa ilginc bir durum.

Ses gucunu ne kadar artirirsak artiralim eger rezonansa gelecek nesne yoksa o sesi duyamamiz mumkun olabilir.



http://www.saglikvucut.com/saglik/hastalik/kulak-labirent-iltihabi/2013/1130/kulak-labirenti62722.html#.U7Ac3Ba0bwI

Bir birine cok yakin iki ses frekansini sirayla dinlersek muhtemelen sesleri ayni frekansda oldugu yanilgisina kapiliriz. Bu da kulak salyangozunda rezonans bolumlerinin sinirli sayida olacagini anlamina gelir.

Kulagi tek bir mikrofon gibi değil de  farkli  frekanslara akortlu milyonlarca mikrofon gibi dusunursek 20Hz altini duyamamak mantikli geldi.

Eger 10Hz'i duyacagim diye kulagin icindeki buna en yakin 20Hz lik biyonik mikrofona uygulanan ses siddetini artirmaya kalkarsak belki duyariz ama o zamana kadar cokdan kulagin bilesenleri hasar gorecektir.

Evet evet bu mantik bana uydu.

Bu fikir duyulabilir bolgede aradaki bazi frekanslara sagir olmanin da cevabi olabilir.

Ama dogrusunu bilmek isterim.



http://www.kameraarkasi.org/ses/terminoloji/kulak/cochlea.html

Evet ya durum anlasildi.

Kulagimiz tek bir mikrofondan olusmuyor. Atiyorum binlerce belkide milyonlarca ardisil frekanslara akortlu mikrofoncuklardan olsuyor.

O zaman su sorunun da cevabini merak ettim.

f1 ve f2 birbirine cok yakin iki frekans olsun.

Bunlari ses olarak dinledigimizde bunlar farkli frekansdalar diyebiliyorsak f1-f2 yada f1/f2 nedir?



Birileri merak edip bu deneyi yapmislardir muhakkak.
Bana e^st de diyebilirsiniz.   www.cncdesigner.com

ferdem

Elektomagnetik spektrumun küçük bir kısmını görebiliyor olmamız da başka bir konu. Gerçekten çok ilginç. Güneşin yaptığı ışımanın görünür spektrumda yoğunlaşması konusu... Hikmet dünyası.

z

#20
Bu durumda birisi aaaaaaaaaaa diye ses cikarttiginda beynimiz Shannon teoremi ile falan hic ugrasmiyor. Sesi orneklemiyor.

Beyinde frekanslarla orantili bir cok buyukluk olusuyor. Bu buyuklukten gelen sesi taniyor ve bu ses aaaaaa sesi diyoruz.

Ses tanima programlarinda yaptigimiz da kendimizi taklit etmek o zaman.

Beyinin o anki sesin genligi ile ugrasmasi gercekten sacma olurdu.

Kulak zaten t domeninden f domenine donusumu yapiyor. Elektronik sistemlerde en cok zaman alan kisim da bu kisim.

Kulak milyonlarca core'a sahip ozel bir mcudan olusuyor. Her bir core tek bir frekans icin donusum yapmakla mesgul.

Kulaktan beyne giden sinirlerden sadece birisindeki sinyali gormeyi cok isterdim.



Bu yapiya hayran kaldim. Sinirlerin cikis yaptigi yerin secimine de dikkat edin.

Tasarimcimiz gercekten bu isleri cok iyi biliyor. Bir kez daha saygi duydum.
Bana e^st de diyebilirsiniz.   www.cncdesigner.com

birkan

Insanlar 100-10.000 Hz arası ses üretebiliyor. Duyma genişliği daha fazla

t2

Sesi çıkaracak uzvun ya da cihazın, dalga boyundan yine de çok küçük olmamasi gerektigi görülüyor. Ses hangi ortamda ne kadar mesafeden iletilecek ona da bağlıdir. Belki en az dalga boyunun  8debiri olması gerek. 16 veya 32 de olabilir.

Kabil ATICI

İnternette bir arkadaşım göstermişti, bir insandan bahsediliyordu, adam 10Hz'den 40Khz aralığında ses üretebiliyormuş. Belki özel bir durum...
ambar7

engerex

 Kulakla ilgili bir belgesel izlemiştim. Tüm duyu kılları adeta beraber dans ediyor. Mümkünse izleyin.

pisayisi

Dış kulaktan zar ve çekiç kemikleri üzerinden mekanik olarak sesin koklea denen sarmalsı yapıya mekanik olarak kuvvetlendirilerek iletilmesini herkes anlayabiliyor . Koklea içi sıvı dolu ortamda , iç ve dış duyu kıllarının sesin oluşturduğu titreşimi bağlı oldukları sinire elektrik iletisine çevirerek beyne gönderdiği için sesi algılıyoruz.

Ancak koklea da işler aslında çok kompleks, koklea da sesin sıvı ortamda iletildiği aşikar, bu sıvı ortamdaki iyon dengesizliği titreşimle beraber duyu kıllarının hareketi ile sıvı ile arasında potasyum iyonu ve kalsiyum iyonu transferi oluşur. Bu transfer özelleşmiş bir proteinin salınımını sağlar ve herbir duyu kılı  aksonal vasıta ile bağlı onbinlerce sinir lifi üzerindenn beyne bağlanır. Koklea nın dış sarmalları yüksek frekanslı sesleri duymamızı sağlarken, iç kısmı yani sesin en uzun yol katettiği kısım ise alçak frekanslı sesleri duymamızı sağlar. Burdaki duyu kılları sesin dalgaboyu ile orantılı bir dağılım göserirler. Örneğin 1Khzlik ses koklea ya girdiğinde bu frekansa en duyarlı olan duyu kılına çarpınca en yüksek potansiyeli oluşturur ve bu potansiyel beyne iletilir.

Burda 4000 adet iç duyu kılı myelinli sinirlerle donatıldığı için, kılıfsız sinir liflerine göre 300 kat daha hızlı veri transferi yapabilmektedir. Bu neden yüksek frekanslı sesler özellikle kılıflı sinir lifleri tarafından iletilcek şekilde yapılanmıştır. Dış duyu kılları ise 12000 adet sayıca fazlalıklarına rağmen iletim sinir lifleri kılıf içermediğinden beyne iletim hızları görece düşüktür.

Dolayısı ile herbir duyu kılının özelleşmiş ve geometrik olarak matematiği olan bir dağılımla kokleanın sarmalları üzerinde dağıldığını ve onbinlerce sinir ucunun lif halinde beyne herbir frekans bilgisini superpoze ederek paralel bir şekilde gönderdiğini anlayabiliyoruz. Örneğin duyu kılı sayısına bakıldığında 16 bin adet farklı frekansa akord edilmiş data nın paralel olarak aynı anda beyne gönderildiği düşünüldüğünde mevcut teknolojide bunu taklit edecek bir cihazın yapılabilme imkanı yok. Üstelik beynin kendi nöral şebekesinde bu sinyalleri harmanlayıp tanınır anlaşılır kıvama getirmesi de işin cabası.

İlk soruya gelirsek, düşük frekanslı sesler 0-20hz arasını da duyarız ancak duyu iplikciklerinin bu frekanslardaki kazancı oldukça düşüktür. Yinede infrasonik seslerin insan beyninde oluşturduğu pek çok bozucu etkiler var. Özellikle rüzgar tribünü yakınlarında ikamet edenlerde görülen uyku , konsatrasyon bozukluğu depresyon gibi pekçok belirtiler veren tribün sendromu duyulamayan infsasonik seslerin beyinde oluşturduğu farkedilemeyen bozucu etkilerin bir sonucu olarak görülmektedir. Duyamıyor olmanız sizi kötü yönde etkiliyor anlamına gelmemektedir, özellikle 7 hz lik infrasonik gürültünün en yıkıcı etkileri ortaya çıkardığı bilinmekte.

Ayrıca herbiriniz özellikle bu infrasonik gürültüye, bilgisayarlarınızın ürettiği duyamadığınızı sandığınız fan gürültüsü üzerinden sürekli maruz kalmaktasınız...


Murat

engerex

#26
 Dünyanın en sessiz odası
"Dünyanın en sessiz odası" olarak Guinness Rekorlar Kitabı'na geçen "Yankısız oda"nın sessizliğine en çok dayanabilen kişi odada sadece 45 dakika durabildi.
ABD'nin Minneapolis şehrindeki Orfield Laboratuvarlarında bulunan "Yankısız Oda" %99.99 oranında ses geçirmez yapısıyla dünyadaki en sessiz yer olma özelliğine sahip.

Kalın cam elyaf, iki kat yalıtılmış çelik duvarlar ve 30 santim kalınlığında betonla çevrilen odaya giren kişiler sessizlikten çok rahatsız oluyor ve halusinasyonlar görmeye başlıyor.

Laboratuvar yetkilisi Steven Orfield odayla ilgili olarak şunları söyledi: "Bu odada en çok vakit geçiren kişi sadece 45 dakika oturabildi. Sessiz bir ortamda insanın kulakları ortama uyum sağlar. Oda sessizleştikçe siz de daha fala şey duymaya başlarsınız: kalp atışınızı, akciğerlerinizi, midenizden gelen sesleri."

"Yankısız Oda"da oturan kişinin sesin kendisi olduğunu belirten Orfield sözlerine şöyle devam etti: " Yürürken yaydığınız sesler sayesinde bulunduğunuz ortama uyum sağlarsınız. Bu odada takip edeceğiniz bir işaret yok. Denge kurmanızı sağlayan algılamanız zorlaştığı için de yarım saatten fazla kalmayı düşünüyorsanız odada mutlaka sandalyeye oturmak zorundasınız."

Odaya giren kişilerin bir süre sonra halüsinasyon görmeye başladığını söyleyen Orfield Amerika'nın dört bir yanından şirketlerin odada bazı testler yapmak için geldiğini belirtirken özellikle NASA'nın astronotlarına uyguladığı "halüsinasyon testleri"nin burada gerçekleştiğini söyledi.http://www.ntvmsnbc.com/id/25336674/

z

Pisayısının verdiği resimde "auditory bones" olarak adlandırılmış işitme kemikleri ne kadar narin bir şeymiş. Şiddetli  bir tokat yada yumrukla kırılıverecekmiş gibi duruyor.

Nedendir bilmem pikap ignesine benzettim bu kemiği.
Bana e^st de diyebilirsiniz.   www.cncdesigner.com

mustafa_09

Herkes kulağa yoğunlaşmış ama havanın akışkanlığından kaynaklanan bir durum sözkonusu olabilir mi ? Mesela 20 hz nin altında hava yeteri kadar titreşimleri iletemiyor olabilir belki.

z

20Hz ses yayayn hoparlorden uzaktaki mikrofon 20Hz i alamaz diyorsun yani.
Bana e^st de diyebilirsiniz.   www.cncdesigner.com